Dünya

İklim Anlaşması’ndan çekilmek ABD’ye ne getirecek?

ABD Başkanı Donald Trump, yemin töreninin hemen ardından imzaladığı kararname ile ülkesini Paris İklim Anlaşması’ndan çıkardı.

Böylece ABD, söz konusu uluslararası anlaşmayı kabul etmeyen, aralarında İran ve Yemen gibi devletlerin de olduğu az sayıda ülke arasında yer aldı. 2015 yılından bu yana geçerli olan iklim koruma anlaşması, iklim krizinin kötü sonuçlarını önlemek adına, küresel ısınmadaki artışın sanayileşme dönemi öncesine kıyasla iki dereceyi geçmemesi ve hatta mümkünse 1,5 derecenin de altında kalması için hükümetleri sorumluluk altına alıyor.

ABD’nin yeni başkanı, ilgili kararnameyi imzalarken şu ifadeleri kullandı: “Adil olmayan, tek taraflı Paris iklim dolandırıcılığından derhal çıkıyorum. Çin hiçbir yaptırıma uğramadan çevreyi kirletirken ABD olarak biz kendi sanayimizi sabote etmeyeceğiz.”

Pekin’in bu açıklamaya tepkisi ise gecikmedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Jiakun ABD’nin anlaşmadan çekilme kararından rahatsız olduklarını ifade ederek ülkesinin iklim değişikliği konusunu faal bir biçimde ele almaya devam edeceğini ve düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş için gösterilen küresel çabaya katkı sağlamayı sürdüreceğini dile getirdi. Çin, tüm dünyadaki sera gazı emisyonlarının üçte birini üretiyor.

Daha çok petrol kuyusu, daha az rüzgâr enerjisi

Donald Trump yemin töreninin ardından yaptığı konuşmada, seçim kampanyası esnasında dile getirdiği daha fazla petrol ve doğal gaz çıkarma vaadini bir kez daha yineledi. Ülkesinin dünyanın “en büyük” petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olduğunu öne süren Trump, bu kaynakları kullanma konusunda da kararlı olduklarını belirtti.

ABD’nin yeni başkanı haftalardır, göreve başlar başlamaz çok sayıda kararname imzalayacağını ve bunların da “yeni yeşil aldatmacaya” karşı olacağını dile getirmişti. Bu bağlamda, Beyaz Saray’a geçtiği gün imzaladığı ilk genelgelerden biri, açık deniz ve okyanuslara kurulan rüzgâr enerjisi santralleri ile ilgili kira sözleşmelerinin iptalini öngörüyor.

Donald Trump konuyla ilgili geçmişte yaptığı pek çok konuşmada, ABD’de gittikçe büyüyen bir pazar olan rüzgâr enerjisini yerden yere vurmuş ve bu yenilenebilir enerjiyi üreten rüzgâr güllerini “ekonomik ve ekolojik birer felâket” olarak nitelendirmişti.

Selefi Joe Biden’ın iklimi korumaya yönelik aldığı kararların bazılarını ya da hepsini iptal etmesi beklenen Donald Trump’ın, bu bağlamda Enflasyonu Düşürme Yasası’nı (IRA) da yürürlükten kaldırabileceği konuşuluyor. IRA ile ülkede yenilenebilir enerjilerin ve çevre dostu iş alanlarının desteklenmesinin yanı sıra iklim değişikliği ile mücadele hedefleniyor.

Washington, Trump’ın ilk başkanlık döneminde (2017-2021) de Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmiş ancak daha sonra bu göreve gelen Joe Biden’ın başkanlık makamındaki ilk icraatlarından biri ABD’yi yeniden anlaşmaya dahil etmek olmuştu.


Çin, dünyada en çok sera gazı emisyonuna neden olan ülke konumunda bulunuyorFotoğraf: Kevin Frayer/Getty Images

Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmek ABD için ne anlama geliyor?

ABD’nin İklim Anlaşması’ndan çekilmesinin çok kötü sonuçları olabilir. Çevre ve Kalkınma örgütü Germanwatch’tan Laura Schäfer, böyle bir karar alındığı andan itibaren ABD’nin, sera gazı emisyonlarını düşürme gibi bir sorumluluğunun olmayacağını vurguluyor. “İklimi koruma açısından çok belirleyici bir dönem olan 2020’li yıllarda böylesi bir karar tabii ki feci” ifadelerini kullanan Schäfer, bu adımın başka ülkeler için de “iklim koruma çabalarını azaltma” yönünde olumsuz bir sinyal olabileceğini, Çin gibi çok büyük oranda sera gazı emisyonuna sahip ülkeler üzerindeki baskıyı da düşürebileceğini dile getiriyor. Laura Schäfer, 2 derece ve 1,5 derece sınırında kalma hedefinin tutturulup tutturulmamasında, ABD emisyonlarının çok büyük payı olduğunu da sözlerine ekliyor.

Dünya İklim Konseyi’nin ifadesine göre küresel ısınmanın 1,5 derece artışla sınırlandırılabileceği zaman aralığının hızla sonuna geliniyor. Dünya üzerindeki tüm sera gazı emisyonlarının yüzde 11’inden sorumlu olan ABD, Çin’in ardından bu alanda ikinci sırada yer alıyor.

Paris İklim Anlaşması’nı kabul eden ülkeler, emisyonlarını kayıt altına alma ve beş yılda bir ulusal emisyon azaltma hedefi ortaya koymakla sorumlu tutuluyor. Ülkelerin bir sonraki hedeflerini, Kasım ayında Brezilya’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP30) hazırlık için, Şubat ayı başında hazırlamış olmaları gerekiyor.

Joe Biden hükümeti, geçen Aralık ayında ABD’nin hedefleri ile ilgili Ulusal Belirlenmiş Katkılar (NDC) raporunu hazırlamış ve net emisyonlarını 2035 yılına dek, 2005’teki emisyonlara oranla yüzde 61 ila 66 arasında azaltmayı amaçladığını duyurmuştu.

ABD’de faaliyetlerini yürüten Dünya Kaynakları Enstitüsü çatısı altındaki Uluslararası İklim Girişimi’nin müdürü David Waskow, “Paris Anlaşması’ndan çekilmenin fiili olarak NDC’nin iptali” anlamına geleceğini ancak Trump büyük olasılıkla kabul etmese dahi, söz konusu hedefin bir mesaj olarak önemli olduğunu belirtiyor.

“NDC’nin ve Biden yönetiminin yaptıklarının en önemli tarafı, ABD’nin iklim korumada yapması gerekenlere dair bir işaret, bir rehber koymuş olmasıdır” diyen Waskow, emisyonu düşürme ile ilgili bu hedefin, ABD eyaletleri ve kentlerinin ne yapmaları gerektiği konusunda yol gösterici olabileceğini ifade etti.

ABD’de iklim koruma görevini kim üstlenecek?

Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde “Hâlâ İçerideyiz” adı altında bir araya gelen 4 binden fazla vali, belediye başkanı ve ekonomi dünyasından yönetici, Beyaz Saray’ın anlaşmadan çekilmesinin ardından, Paris İklim Anlaşması ile ilgili ABD’nin sorumluluklarına bağlı olduklarını duyurmuştu.

Trump’ın geçen yıl Kasım ayında yapılan başkanlık seçimini kazanmasından sonra çok sayıda siyasetçi, emisyon azaltma hedefini Amerika Birleşik Devletleri İklim İttifakı çerçevesinde devam ettirme kararlılığını kamuoyu ile paylaştı. Paris İklim Anlaşması’nın getirdiği yükümlülüklere bağlılık hedefinde bir araya gelen kişi ve kurumların oluşturduğu İttifak, çalışmalarını gelecekte sıfır emisyonlu bir ABD’ye ulaşma yönünde yürütüyor.

Enflasyonu Düşürme Yasası’ndaki birçok maddenin, yasanın tümden iptal edilmesini Trump için zorlaştıracağını ifade eden Waskow, söz konusu yasa ile temiz enerji ve elektrikli binek aracı projelerine sağlanan vergi indiriminden büyük oranda, Cumhuriyetçiler’in yönettiği eyaletlerin yararlandığını ve bu sebeple de Başkan Trump için IRA’yı tümden iptal etmenin kolay olmadığını belirtiyor.

DW’nin sorularını yanıtlayan Waskow, “Bazı kısımları iptal edilse bile ben yasanın geçerliliğini koruyacağını düşünüyorum. Uluslararası tepkilere gelince, bence önemli olan Trump’ın sahne şovunun ötesine bakmak ve uygulamada neler olup bittiğini görmek” diyor.

Waskow’un öngörülerinin aksine IRA tamamen geçersiz kılınırsa, ilgili bir analize göre bu önümüzdeki dört yıl içinde atmosfere fazladan 4 milyar ton karbondioksit salınımı anlamına gelebilir. Laura Schäfer, bunun Avrupa Birliği (AB) ile Japonya’nın bir yıllık toplam emisyonuna eşit bir oran olduğunun altını çiziyor.


Kaliforniya eyaleti, güneş enerjisinin ABD’de yaygın olarak kullanıldığı bölgelerden biriFotoğraf: PATRICK T. FALLON/AFP

Daha az iklim koruma ABD ekonomisini nasıl etkiler?

İklim koruma önlemlerinde atılacak olası bir geri adım, uzmanlara göre ABD ekonomisini olumsuz etkileyebilir. Uzmanlar, yeşil enerjiye yönelik yatırımların, fosil enerji ile ilgili yatırımlara kıyasla küresel çapta giderek arttığına dikkat çekiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) verilerine göre, 2024 yılında dünya genelinde enerji alanına yapılan yatırımların toplamı 3 trilyon doları geçti. Bunun yaklaşık 2 trilyon dolarlık kısmı düşük karbondioksit teknolojilere, yenilenebilir enerjilere, elektrikli binek araçlarına, ısı pompalarına ve nükleer enerjiye yönelik oldu. Toplam 1 trilyon dolar büyüklüğünde yatırım ise kömür, doğal gaz ve petrol ile ilgili alanlara yapıldı.

Merkezi ABD’de olan Asya Topluluğu Politika Enstitüsü’nden enerji uzmanı Li Shuo, ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesinin Çin ile rekabetini, özellikle güneş enerjisi gibi temiz enerjiler ve elektrikli binek araçları alanında olumsuz etkileyeceği öngörüsünde bulunuyor. Shou’ya göre “ABD gittikçe geriye düşerken Çin kazanma yolunda.”

ABD iklim müzakerelerinde liderlik iddiasını terk ediyor

Başkan Trump’ın hızlıca aldığı Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararına rağmen ABD, ayrılığın resmen yürürlüğe girmesi için bir yıl beklemek zorunda. Bu da ABD’nin Kasım ayında Brezilya’da yapılacak olan İklim Konferansı’nda, hâlâ anlaşmaya bağlı bir ülke olacağı anlamına geliyor.

Washington’un söz konusu konferansa temsilci gönderip göndermeyeceği şu an için belirsiz ancak ABD’nin her halükarda rolünün eskisi kadar büyük olmayacağı açık. Uzmanlar, Çin ve AB’nin iklim müzakerelerindeki liderlik rolünü üstlenmeye hazır olduğunu belirtiyor.

David Waskow, Paris İklim Anlaşması’nın ABD’siz de bir geleceği olduğu konusunda iyimser. “Dünya genelindeki emisyonların yüzde 90’ının, bu anlaşma kapsamına girdiğini” aktaran Waskow, söz konusu anlaşmanın her şekilde “oldukça önemli” olduğunu vurguluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu