Anayasa Mahkemesinin hangi yetkisi hükümette rahatsızlık yaratıyor?
İki gündür Türkiye gündemini meşgul eden, yüksek yargı organları olan Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasındaki siyaseti de içeren kriz devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Anayasa Mahkemesi’nin yapı ve fonksiyonlarının önümüzdeki günlerde siyasi gündeme geleceği iddia edildi.
Anayasa Mahkemesi tartışması, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararına direnen ve Atalay kararına imza atan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla başladı.
Anayasa Mahkemesi’nin Atalay benzeri bazı bireysel başvurulara ilişkin daha önceki kararlarının AKP ve MHP’yi uzun süre rahatsız ettiği biliniyor. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararlarından duyulan memnuniyetsizlik, hükümeti yüksek yargı kurumunun yetkilerini yeniden düzenleme çabasına yöneltti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada, son yargı krizinde Yargıtay’a destek vererek, Anayasa Mahkemesi’nin “son dönemde birbiri ardına birçok hata yapmaya başladığını” savundu.
Erdoğan, Atatürk’ü anma programında yaptığı konuşmada, yargı kurumlarının kararlarının da tartışmalı olduğunu, yüksek mahkemeler dahil hiçbir organın eleştiriden muaf olmadığını belirterek, şöyle konuştu: “İkili arasındaki yetki tartışmasının çözüm yeri Yargının kurumları anayasadır, kanunlardır. Anayasa, ‘devlet başkanı’ olarak bize ‘devlet organlarının uyumu’ diyor. “Biz bu tartışmanın tarafı değil, hakemiyiz. Ancak mevcut anayasamız ve yasalarımız bu konuda yetersizdir” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de daha önceki açıklamalarında, HDP’ye açılan kapatma davasındaki kararları nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ni hedef alarak, Anayasa Mahkemesi’ni sert bir şekilde eleştirerek, “Mahkemenin yeniden yapılandırılmasını gerekli görüyoruz. mahkeme, kuruluş ve yargı esasları ve üyeliği.” “Yapısında köklü bir reform yapmayı hedefliyoruz. Elbette yapacağız, birlikte başaracağız” dedi.
Peki neden Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararlarıyla Cumhur İttifakı’nın eleştirilerine hedef oluyor? Anayasa Mahkemesi’nde değişiklik nasıl ve ne ölçüde talep ediliyor? Hangi güçler hükümeti rahatsız ediyor?
Bireysel başvuru hakkından rahatsızlık
Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Timuçin Köprülü, Anayasa Mahkemesi’nin hangi yetkilerinin “silineceğinin” şu anda belli olmadığını belirterek, Anayasa Mahkemesi’nin en temel görevlerinden bazılarının kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek olduğunu söyledi. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davaları dinlemek, partilerin mali kontrolünü yapmak ve belirli kişiler hakkında dava açmak. görevini devralmak olarak sıralıyor.
HDP’ye ilişkin kapatma davasının henüz sonuçlanmadığını hatırlatan Köprülü, bu işlevlerin ötesinde bireysel başvuru hakkının hükümet açısından sorun yarattığını ve bu konuda sınırlama aranabileceğini öne sürüyor.
Tartışmalı karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkındaki cezanın Anayasa’nın 14. maddesi kapsamına girdiğine hükmetti (Anayasanın hiçbir hak ve hürriyetinin anayasayı bozmaya yönelik faaliyetler şeklinde ihlal edilemeyeceğine karar verdi). Devletin ülkesi ve milletiyle ayrılmaz bütünlüğü ve insan haklarına dayalı demokratik ve laik Cumhuriyetin kaldırılması). kullanılamadı) ve dokunulmazlık kapsamı dışındaydı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararına uyulması halinde Fethullah Gülen, Adil Öksüz, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok gibi Gülen örgütü mensuplarının veya PKK yöneticilerinin tutuklanacağını savunuyor. milletvekili de olabilir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkına ilişkin değişikliğin Anayasa Mahkemesinin diğer görevlerine de uygulanıp uygulanmayacağı henüz belli değil.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına uymama kararının “doğru” olduğunu savunarak, “Kimin ulusal yargıdan yana olduğu, kimin olmadığı belli.” Bu noktada Ankara lobilerinde yüksek yargıdaki bu son krizin çözümü için bazı adımların atılması gerektiği, ardından Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin yeni düzenlemeler yapılabileceği konuşuluyor.
Anayasa Mahkemesi neden kuruldu ve önemi nedir?
İçinde bulunduğumuz krizin önemini ve yüksek yargının yetkilerini anlamak için Anayasa Mahkemesinin neden ve nasıl kurulduğuna bakmak gerekiyor.
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen 1924 Anayasası, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde tek parti döneminde uygulandığından, Kurucu Meclis’i denetleyecek bir anayasa yargısına gerek kalmamış ve tek parti. Bu durum çok partili hayata geçişe yani 1946 yılına kadar herhangi bir sorun yaratmadı.
Ancak 1946’dan sonra çok partili hayata geçilmesiyle birlikte “anayasal yargı yetkisinin” eksikliği ortaya çıkmaya başladı.
Hukukçulara göre, 1921 ve 1924 Anayasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerine önemli bir sınırlama getirmediğinden, Meclis’te çoğunluğu sağlayan bir siyasi parti, anayasaya aykırı kanunları sorunsuz bir şekilde geçirebilir ve azınlığın haklarını sona erdirebilir. Yani anayasa yargısı olmadığı için çoğunluk partisi üzerinde fren ve istikrar sistemi de yok.
Timuçin Köprülü o dönemdeki durumu şöyle anlatıyor: “Mevcut hükümet, bir denetim mekanizması olmadan, hem muhalefeti ezmek açısından, hem de diğer sebeplerden dolayı kolaylıkla anayasaya aykırı kanunlar çıkarabilir.”
Bunun en çarpıcı örneği eski başbakan Adnan Menderes dönemidir. CHP, Menderes liderliğindeki Demokrat Parti’nin çoğunluğu sayesinde istikrar ve denetim olmadan sınırsız yetki kullanmasını eleştirerek anayasa yargısı kurma girişimlerinde bulunuyor. Fakat bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanır.
İktidar ile muhalefet arasındaki bu çatışmanın kökeni 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine kadar uzanıyor.
Bu gelişmelerin ardından, bir hükümetin çoğunluğu üzerinde istikrar ve kontrolün sağlanması amacıyla 1961 Anayasası ile anayasa yargısı ve bu çerçevede oluşturulan Anayasa Mahkemesi hayata geçirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin temel işlevinin “iktidar partisinin veya koalisyonun anayasaya aykırı kanunlar çıkararak baskı oluşturmasını önlemek” olduğunu belirten Köprülü, dünyanın birçok demokratik ülkesinde hükümet üzerinde bir denetim mekanizmasının bulunmadığını ancak bu mekanizmanın bulunmadığını hatırlattı. aynı isme sahip.
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki çekişme neden şimdi çıktı?
Peki krizin diğer tarafında Yargıtay’ın görev ve yetkileri nelerdir?
Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından 1868 yılında “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye” adıyla kurulan Yargıtay, yargı kurumlarının karar ve hükümlerini istinaf yoluyla inceleyen son makamdır.
Köprülü’ye göre bu iki yüksek yargı kurumunun normalde yaptıkları iş farklı olduğundan yetki ve görevleri birbiriyle çelişmiyor.
2010 referandumuyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının getirilmesinin ardından iki kurumun yetkileri arasında “çatışma” yaşandığını söyleyen Köprülü, bireysel başvuru yoluyla bir ihlal meydana geldiğinde, bu hakkın ortadan kaldırılmasında sorun ortaya çıktığını ifade etti. bu ihlalin sonuçları.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararının uygulanmak üzere ağır ceza mahkemesine gönderilmesinin ardından ilgili mahkemenin bunu yapmayarak Yargıtay’a göndermesinin yanlış olduğunu belirten Köprülü, Yargıtay’ın bunu yapamayacağını belirtiyor. İhlal kararına ilişkin kararı iki gün önce olduğu gibi verin.
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun durumuyla ilgili de benzer bir sürecin yaşandığını, avukatlarının tekrar Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak yeni ihlal kararı vermesiyle bu sorunun çözüldüğünü hatırlatan Köprülü, “Artık fark şu ki Yargıtay, Açıkça yazmış ‘Ben bu karara uymuyorum’ ve ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne ‘üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma’ diyor.
DW Türkçe’ye VPN üzerinden nasıl erişebilirim?
haber-karamursel.com.tr